Eski Sevgililer ve Köfte


ADAM : Sevgilim, bugünlerde çıkabilecek miyiz? Hayır hazırlanman birkaç yıl daha sürecekse bu kıyafetlerle çıkmayalım.

KADIN : Neden?

ADAM : Moda değişecek hayatım. Ya da en azından mevsim değişecek, yazlık kıyafetlerle üşümeyelim diyorum.

KADIN : Abartma.

ADAM : Sen de abartma. Bir buçuk saattir portmantonun aynasında kendimi seyrediyorum ve sıkıldım.

KADIN : Bir de benim durumumu düşün. Yıllardır aynı manzarayı seyrediyorum.

ADAM : Ne varmış manzarada?

KADIN : Pek kayda değer bir şey yok. Bir burun ve arkadaşları.

ADAM : Çok komik. Kadınların sıradan bir evden çıkış hadisesini neden bu kadar ciddiye aldığını anlamıyorum. Sanki bir daha dönmeyeceğiz. Gidip bir evin bahçesinde köfte yiyeceğiz, hepsi bu.

KADIN : Ona barbekü partisi deniliyor canım.

ADAM : Öyle mi? Peki köftelerin bundan haberi var mı? Yoksa bizim salak köfteler aşağılık bir mangalda can vereceklerini mi düşünüyorlar? Halbuki ne kızarması, parti kuruyor angutlar haberi yok.

KADIN : Amma konuştun ha! Geliyorum tamam.

ADAM : Gitmek istemediğim bir yere sayende acele ediyorum ya, ben asıl ona yanıyorum.

KADIN : Neden gitmek istemiyormuşsun?

ADAM : Çünkü köfteleri mangala dizecek olan kişi senin eski sevgilin.

KADIN : Yine mi aynı konu?

ADAM : Evet aynı konu.

KADIN : Aşkım o yıllar önceydi.

ADAM : Ama o yıllarda da sevgililer sevişiyordu.

KADIN : Eeeee?

ADAM : Ne demek eeee? Adamın senin memelerine bakıp, siz bir de bunları benim zamanında görecektiniz, diye düşünmesi beni rahatsız diyor.

KADIN : Kürşat'tan adam diye bahsetmen doğru değil.

ADAM : Madem bizim için adam sayılmıyor neden köftesini yemeğe gidiyoruz.

KADIN : Sevgilim yıllarca bu saçma konuyu konuşuyoruz. Kürşat'la yıllar önce kısa bir ilişkimiz oldu hepsi bu.

ADAM : Ne kadar kısa?

KADIN : Ne bileyim ben, iki ay falan.

ADAM : Memelerini görmesi için yeterli bir süre.

KADIN : Ben sana ilk erkeğim olduğunu söylediğimi hatırlamıyorum.

ADAM : İyi de bununla gurur duymasan iyi olur. Eski sevgililerinden bir takım kurma imkanımız olduğunu biliyoruz.

KADIN : Kabalaşma!

ADAM : Peki inceltelim. En azından basketbol takımı kurabiliriz, yedeklerle beraber tabi.

KADIN : Anladım, sen hazırda sorun bulamadın, yaratmaya çalışıyorsun.

ADAM : Hayır. Sadece insanların ayrıldıkları insanlarla sürekli buluşup görüşmelerini anlayamıyorum. "Tanıştırayım yeni sevgilim, eski sevgilim. Bu da eski sevgilimin yeni sevgilisi, bu da yeni sevgilimin eski sevgilisi. Ne güzel değil mi? Hepimiz birbirimizin her yerini ezbere biliyoruz."

KADIN : Buna çağdaş yaşam deniliyor işte.

ADAM : Nesi çağdaş bunun? Biraraya gelmemesi gereken insanların toplanıp birbirine çağdaş çağdaş gıcık olmalarının ne manası var? Zira benim Kürşat'ı sevmem tıbben mümkün değil. Ama etraf uyuz olmasın diye ona gülmem hatta belki de köfteleri pişirmesine yardım etmem gerekiyor. Hiçbir şey olmamış gibi. Hiçbir ortak yanımız yokmuş ya da bir sürü ortak yanımız varmış gibi.

KADIN : Son söylediğin cümleyi anlamadım.

ADAM : Kürşat'la ortak yanlarımız, ortak yanlarımızı ortaya koyup dost olmamıza engel oluyor, bilmem anlatabildim mi?

KADIN : Hayır anlatamadın.

ADAM : Onunla tek ortak yanımız senin memelerin ve bu ortaklık beni rahatsız ediyor.

KADIN : Sürekli memelerimden bahsettiğinin farkında mısın?

ADAM : Özür dilerim. Kürşat'tan izin almalıydım. Ne de olsa memelerinin üzerinde onun da hakkı var.

KADIN : Bak bütün bu söylediklerini saçma sapan bulmakla beraber, eğer bu konuda birisi problem çıkaracaksa o kürşat olmalı, çünkü o varken sen yoktun!

ADAM : Tamam işte, ben de bu yüzden onu köfte yemeğe çağırmıyorum.

KADIN : Acıklı olan şu. Biz seninle beraber olmaya başladığımız günlerde ben önceki ilişkilerimi sana uzun uzun anlattım ve sen de büyük bir anlayışla dinledin. Ama sonuçta erkek olduğun için bana sahip olduğunu hissettiğin andan itibaren masken düştü. Tarihime bile sahip çıkmaya başladın. Senden önce hayatıma giren herkesten nefret ediyorsun.

ADAM : Ama listede öyle adamlar var ki...

KADIN : Kimi kasdediyorsun?

ADAM : Mesela o cüce olan, neydi adı?

KADIN : Takiyettin'imi diyorsun?

ADAM : Evet Takiyettin. İsmi kendinden uzun. Salaklığa bak. Bir cücenin adı en fazla Cem olmalı. Ama kompleks işte. Ailesi uzun göstersin diye dikine çizgili bir isim koymuş. Takiyettin! Duyan bir şey sansın diye.

KADIN : Aklın sıra aşağıladığın adam üç kez Tübitak'tan ödül aldı.

ADAM : Biliyorum, yılın en kısa boylu bilim adamı ödülü.

KADIN : Herkes senin gibi biçimsel bakmıyor olaya.

ADAM : O da davetli mi?

KADIN : Gelir herhalde, Kürşat'ın iyi arkadaşıdır.

ADAM : Hadi buyrun! Ne bu? Eski sevgililer toplanıp kongre mi yapacağız.

KADIN : Kürşat'la beni Takiyettin tanıştırmıştı zaten.

ADAM : Öyle mi? Ne güzel. Ne demişti tanıştırırken? "Kürşat benim boyum kısa, memelere yetişemiyorum, sen bir baksana."

KADIN : Sen gerçekten çok iğrenç bir insansın.

ADAM : Asıl iğrenç olan sensin. Ben birlikte olduğum kadınları toplayıp pirzola yapıyor muyum? İyi biz de toplanalım o zaman?

KADIN : Toplanırsanız haberim olmasın. O kadar beşinci sınıf kadının arasında görünmem doğru olmaz.

ADAM : Doğru. Benimkilerin arasında Tübitak ödülü alan yok. Ama hepsi hiçbir yardıma ihtiyaç olmadan üst raftan kitap alabiliyor.

KADIN : Bu kadar iğrençlik yeter! Geliyor musun, gelmiyor musun?

ADAM : Bağırmadan konuş benimle.

KADIN : Ben bağırmıyorum.

ADAM : Bağırıyorsun.

KADIN : Geliyor musun sen?

ADAM : Hayır! Gelmiyorum.

KADIN : Sen bilirsin, ben gidiyorum.

ADAM : Sen benim yüzüme kapı çarpamazsın. Zıkkımın kökünü yiyin. yalnız Kürşat'a söyle, benimle ilgisi yok, o memeler benden önce sarkmıştı.

YILMAZ ERDOĞAN



© 1999 - 2015 Murathan Bostancı posta göndereyim